“Propagandası yapılan şeyin
gerçek ya da yalan olduğu önemli değildir,
önemli olan ne kadar çok kişiye ulaştığı
ve ne kadar çok kişiyi inandırabildiğinizdir”
Joseph Goebbles
İnsanoğlu; kandırma sanatındaki yeteneğini ilk olarak avlanırken göstermiş; rakip kabilelere, doğuya doğru giden ren geyiği sürüsünün batıya gittiğini söyleyerek onları yanıltmıştır. Bu durum insanoğlunun gerçekleri çarpıtmasının ilk örneklerinden biri olarak sayılabilir.
Kandırmak, aldatmak, hakikati çürütmek modern zamanlarda kara propagandaya dönüşerek sistematikleşip kurumsallaştı. Bu, savaş ortamlarında düşmanı yanıltmada kullanılan elverişli bir savaş hilesi olarak mazur ve makul görülebilse de barış zamanlarında sosyal yaşamda kullanıldığında halkı aldatmanın, yalan söylemenin, hakikati çarpıtmanın mazur görülmesi mümkün değil. Kara propaganda, bilakis ahlaki çürüme olarak ele alınması gereken habis bir olgudur. Emek dünyasında da benzer bir tabloyla sık sık karşılaşıyoruz. Emek örgütlerinin amacı emekçinin hakkını aramak, işverene karşı emekçiyi savunmak ve bu hedefini gerçekleştirmek için örgütlenmektir. Bunu başarmanın ise tek bir ahlaki yolu var: Sahada çok çalışmak. Fakat görülen o ki bazı sendikalar başka bir yol daha keşfetmişler: Kara çalmak, akıl çelmek!
Sosyal medyanın yaygın kullanılmasıyla birlikte Mark Twain'e ithaf edilen “Gerçek, ayakkabılarını giymeden yalan dünyayı üç kez dolaşır” sözü yaşadığımız vakayı özlü bir şekilde anlatıyor. Aldatıcıların bu şeytani öğretisini benimseyenler maalesef emek dünyasında da çokça karşımıza çıkıyor. Bu kesimler içinde, kara propaganda konusunda Hitler’in propagandacısı Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanı Josep Goebbles’e bile pabucunu ters giydirebilecekler var.
Hiçbir başarı hikâyesi olmayanlar, müntesiplerini uyutmak ve kandırmak için yalan üzerine hikâye kurgulamaya tevessül ettiği gibi başarı yoksulu “solumuzdaki ziyan” ve “sağımızdaki yalan” da bu yola tevessül ediyor. Bu bağlamda son toplu sözleşmede yaşananlar özellikle “sağımızdaki yalan” açısından ibretlik bir utanç vesikasıdır. Son günlerde yine ve yeniden; imzalamadığımız, direndiğimiz, eylemlerle protesto ettiğimiz ve mutabakatsızlıkla sonuçlanan 5. Dönem Toplu Sözleşmesi’nden sonra Kamu Görevlileri Hakem Heyeti’nin verdiği adil olmayan zam hükümleri üzerinden Memur-Sen’i hedef alma seviyesizliğini tedavüle sokmuş durumdalar. Tek başarıları çalışanların iki yılda bir ümit bağladığı toplu sözleşme masasını manipüle etmek olan bu zihniyet, masada Memur-Sen’in paçasından tutup aşağıya çekerek algı operasyonu yapmayı marifet; emeğin hakkını kirli hesaplarına kurban etmeyi sendikacılık diye satıyor. Kazanım elde edemeyince Memur-Sen’e, Eğitim-Bir-Sen’e attığı/attırdığı taşları kazanım hanesine yazıyor! Varı yoğu yalan olan sağ şeridin müdavimi, masada yani kamu görevlileri için en kritik anda bile yetkili sendikayla birlikte kamu işverenine karşı emeği ve emekçiyi savunmak yerine kamu işverenini bırakıp Memur-Sen’le mücadele edecek kadar ideolojik obsesyonla hareket ediyor.
Toplu sözleşmenin karar vericisi olan kamu işverenine söyleyecek sözü olmayanlar, söz konusu kamu görevlileri ve onların yetkili kıldığı konfederasyon ve sendikalara gelince elindeki kirli “Pravdaları” dolaşıma sokarak Memur-Sen’e itibar suikastı düzenlemeyi “mücadele” diye yutturmaya kalkıyor. Zihinsel tıkanmayı kirli söylemlerle aşma, kitlesel daralmayı hakikati çarpıtarak geçiştirme kurnazlığına tevessül ediyor.
Bütün bunlar ortadayken, sağımızdaki yalan sendikanın başkanı arsızlığın nirvanasına ulaşarak; toplu sözleşme masasından kalkan, dayatılan hükümlere imza atmayan, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu’nda itiraz eden, meydanlarda direnen Memur-Sen değilmiş gibi hakikati çarpıtarak kamu işvereni ve Hakem Heyeti’nin kamu görevlilerine reva gördüğü 4+4 ve 3+3 oranlarını Memur-Sen’e mal edip utanmazca kara çalmayı sürdürüyor. Bu da yetmezmiş gibi memura hiçbir kazanım sağlamadan geçirdikleri yetki dönemindeki zilleti izzet, kaybı başarı gibi göstermek için uydurma rakamlarla üretilmiş tablolar, capsler paylaşıyor. Bu yalanların şahikası ise, kendi dönemlerinde +2 puanlık refah payı aldıkları yalanı. Uydurdukları tablolarla yalanın üç haline bile takla atma kabiliyetine ulaştılar. Ama farkında olmadıkları ise tezgâhlarını kurdukları utanmazlığın bitpazarında çul çaputu ipek diye pazarlasalar da aslın durduğu yerde sahte müşteri bulamıyor ve yalan yatsıyı görmüyor.
Elbette pandemi süreciyle birlikte devam eden küresel bir kriz var. Ekonomik kayıplarımız var. Bu kaybın mücadelesini sahada ve masada veren, çeşitli kazanımlarla açılan yarayı iyileştirmeye çalışan yine Memur-Sen’dir. Memur-Sen’in bu kesimlerden tek beklentisi süreci kirletmemeleri, gölge etmemeleridir. Yine de bilmiyorlarsa anlatalım. Kantarın kefesine koydukları yalanlara karşı diğer kefeye sadece şu birkaç hakikati koyarak yalanın sıkleti olmadığını gösterelim.
Ek ödeme, özel hizmet tazminatı, aile yardımı ve taban aylığında artış, akademisyenlerin ücretlerinde iyileştirmeyi sağlayan toplu sözleşme kazanımları ile öğretmenlerin pandemi döneminde ek ders ücretlerinin kesilmesini engelleyen, onların yetkili olduğu dönemde hiç akıllarının ucundan bile geçmezken nöbette ücreti alan sendikanın adı Eğitim-Bir-Sen, konfederasyonun adı Memur-Sen’dir. Zira biz, yalana değil, müktesebatımıza, gayretimize, teşkilatımızın haktan yana saf durmasına güveniyoruz. Bizim her türlü kara propagandaya bugüne kadar verdiğimiz, bundan sonra da vereceğimiz cevap; kazanım üreten samimi gayret ve hakikatten ayrılmamaktır. Bundan başka ne bir yol biliriz ne de bir yöntem.
Yalan ve karalamayı sendikacılık sananlar sendikacılığın nasıl yapılacağının örneklerini yığınla ürettiğimiz pratiğe bakarak ancak anlayabilirler. Sendikal beceriden yoksun olunmasını yadırgamakla birlikte anlıyoruz ama ahlaktan yoksun olunmasının izah edilebilir bir tarafını bulamıyoruz.
İnsanlar aydınlandı. Artık politbürolarda üretilen algı operasyonlarına kimse itibar etmiyor. Kara propagandayla itibar suikastı yapmayı, kendi kitlesini aldatmayı, yalan ve iftiralarla rakibini saf dışı bırakmayı yol edinenler bilmeli ki terazinin bir kefesinde hakikat olduğu müddetçe bu oyunlar boşa çıkmaya, geçmişte olduğu gibi şimdi ve gelecekte de mahkum olmaya devam edecektir.
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
Emek varsa başarı vardır
Mutfak yangın yeri
Bir vakıf insanı, sendikacı Mithat Sevin
Eğitim çalışanlarının güçlü sesi, genel yetkinin değişmeyen adresiyiz
Sendikacılığın hokkabazları
Umudu yeryüzüne aşılamak için daha fazla gayret
Kitabın, davanın, vefanın hakkını veren adam: Erol Battal
Ne rakipsiniz ne de refik
Devlet yalan söylemez!
Destanımıza yeni bir sayfa daha ekledik
Popüler kültürün kutsallarına kurban verilecek hayatlarımız yok
Her başlangıç yeni bir ruh, yeni bir heyecandır
Uluslararası sempozyumumuzun ardından
Sabır, dayanışma, direniş, kararlılık, alın teri...
İlimle yönetemeyen, zulümle yönetir
İyilik örgütlü gücümüzle kazanacak
Gelecek sizinle daha iyi olacak
Truva atı ya da beşinci kol faaliyetleri
Bir halk destanı: 15 Temmuz
Gelecek günler daha güzel olacak
Türkiye Buluşmamızda yapay sınırları aştık
Öze yeni bir yolculuk zamanı
Seçimimiz Kumpasları Bozmalı
Kararlı mücadeleyle güçlü Kazanımlar
Yüreğe Düşen Loğ Taşı
İLKSAN'da Zorunlu Üyelik Dayatmasına Nokta Koyduk
Destanlarımıza destan ekleyen lider kadrolara selam olsun
Yeniden Bismillah
Adım Adım Yükseköğretim Tazminatı Mücadelemiz
MEB'in 'I am Sorry' Deme Lüksü Yok
Y.U. Sendikacılığı
Yönetmelik Durdurulduğunda Atanmışlar Yürür mü?
Özgür Üniversite ve Örgütlenme
Kariyer Basamakları Bariyer Basamaklarına Döndü
Özür Durumuna Bağlı Yer Değişikliği ve Yargı Kararları
MEB Hatasından Dönmelidir
MEB Mevsimsel Norm Güncellemesinden Vazgeçmelidir
Nerden Baksan Haksızlık Nerden Baksan Tutarsızlık!
MEB’e Acil Reçete
Üniversitelerde Özgürlük ve Özlük için Örgütlenme
Tahriklere Gelmeden Kararlı ve Sabırlı Olacağız
Yeni Bakan Avcı’nın Eğitimde Önceliği Ne Olmalı?
Öğretmenler; Ömer’in, Merhamet ve Adaletini Bekliyor
Resen Atamalarda da 40 Bin Defa Düşünüldü mü?
Yeni Yılda da İnşa Sürecinin Öncüsü Olacağız
Sorun Yaşayanda mı Yaşatanda mı?
Yeni Bir Medeniyetin İnşası ve Öğretmenin Değeri
Bu Kez Yanılmak İstiyoruz!
Toplu Sözleşme Süreci ve Üç Cephede Mücadele Etmek
Hükümet ‘Yunanistan’a Döneriz’ Edebiyatından Vazgeçmelidir
Kesintili Eğitim ve Manipülatif Yaklaşımlar
Anadolu Liselerine Öğretmen Seçimi Sınavına Girilmeli Mi?
Yolun Açık Olsun Yusuf Ziya Özcan Hoca
Ek Ödemede Eğitimcilerin Muadili Kim?
Köklü Değişim İçin Yeni KHK’lara İhtiyaç Var
Değişen Paradigma ve Hak Arama Kültürü
Son Toplu Görüşme’de Konfederasyonumuzun Kazanımları!
Usuls
Garip Bir Dava ve Sonrası…
Danıştay ve İsviçre’de Minareyi Yasaklayan Zihniyet!
18 Kasım Çarşamba Günü Meydanlardayız!
Eğitim Kurumlarına Yönetici Seçimi
Öğretmenlerin Beklediği Yönetmelik
Hedefe Emin Adımlarla!
Bu Yanlış Uygulamayla Nereye Kadar!
Öğretmenim! Bu Bir İLKSAN Hikayesidir
Kadro Sözü Üzerinden Bir Yıl Geçti
Sürekli Değişen Kurallar Hukuki Güvenceyi Zedeliyor
AKADEMİK YÜKSELME YÖNETMELİKLERİ KARİYER Mİ, BARİYER Mİ!...
Çanakkale-Gazze Hattında İnsan-ı Kâmili Aramak
Bizimle canlanacak nice umutlara doğru
Örgütlü olmanın bereketiyle birleştik, birleştikçe büyüdük ve güçlendik
Psikopatik zevzeklerin kuru gürültüsü
Öğretmenlik Meslek Kanunu iptal davası
FİLİSTİN DİRENİŞİ, MÜSLÜMANLARIN GELECEĞİ VE EMPERYALİZMİN ÇÖKÜŞÜ